[Bilimin dünyasında yaşamak «quantité», kemmiyet dünyasında yaşamak demektir. Kendimizle veya başkalarıyla ilgili herşeyi sayılar, sıralamalar, birbiri yanma konulan, birbiriyle karşılaştırılabilen nesneler aracılığıyla kavrıyoruz. İnsan olarak bilincimizi «quantification»ler belirlediği için, bugünün insanları olarak bizler kemmiyet hakimiyeti altında yaşamayı olağan, yerinde ve hatta isabetli, kaçınılmaz saymayı uygun görüyoruz. - İ. ÖZEL, TAHRİR VAZİFELERİ, TİYO, Nisan 2018, s.: 206]

09 Şubat 2008

70 MİLYONA BİR CÜMLELİK FELSEFE...

70 milyona bir cümlelik felsefe yeter mi? _H. Gökhan Özgün / 08.02.2008

Bilginin sopası hâşâ yoktur. Ama bilgi, Türk'ün eline geçince, ne hikmetse, kötü günde filistin askısına, iyi günde kızılcık sopasına dönüşür. İyi günlerdeyiz. Kızılcık sopası günlerindeyiz. Tadını çıkarın. 'Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz.' İşte size Türk'ün sopası. Bu hadis, Uğur Mumcu'ya atfedilir. Aslında Konfüçyüs’e aittir. Konfüçyüs'ün söylediği tam olarak şöyledir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak, tehlikelidir. Yani gördüğünüz gibi, aslında bu bir bilgi cümlesi değil, bir fikir cümlesidir. Bir şeye tehlikelidir demek, bir bilgi değil, bir fikirdir. Bu cümleye takıntılıyım, çünkü bu cümle Cumhuriyet'in yegâne bilgi kuramıdır. Türkiye'de felsefe diye bilinen her şey Konfüçyüs'ün bu fikir kırıntısından ibarettir. Bu cümleyi her eline geçiren, onu bir kırbaç gibi şaklatarak ortalıkta dolaşır. Türkiye'yi terbiye etmeye girişir. Ama bir gün Türkiye bu kırbaca dayanamaz, ısırıverir. Türkiye bir hayvan gibi, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmuştur. Onu kırbaçlayana ifrit olmaktadır. Niye ifrit olduğu hakkında belki bir bilgisi yoktur. Ama artık bir fikri vardır. Bu kadar acı verdiğine göre, bu, kötü bir şeydir. Halbuki 'bilgi' sahibi olsa, o kırbacın yüksek bir bilgiden yapılmış olduğunu anlayacaktır. Di mi? Fikrini değiştirecek va acı çekmeyecektir. Bu halk cahildir. Bu halk vahşidir. Boşu boşuna acı çekmektedir. Halbuki kimileri için tam tersi geçerlidir. Yani, önce fikir sahibi olmadan asla bilgi sahibi olunmaz. Bir dedektif düşünün, bir intihar vakasıyla karşı karşıya, bütün deliller intihara işaret ediyor. Var olan bilgiler ışığında dava kapanacak. Ama dedektifin bir fikri var, diyor ki, intihar değil cinayet. Herkes ona şaşkınlıkla bakıyor. Ve soruyorlar? Nereden biliyorsun diyorlar? Bilmiyorum diyor, dedektif. Benimkisi sadece bir fikir. Ve dedektif, bu nereden geldiği belli olmayan fikir sayesinde belki de yeni deliller topluyor ve bir cinayeti aydınlatıyor. Fani ve zamanı kısıtlı bir yaratık olan insan aslında böyle bilgi edinir. Önce bir fikri ya da inancı olur. Bu ona, bir alan, bir bölge, bir istikâmet yaratır ve bunun üzerinde ilerleyerek 'bilgi' edinir. Edindiği bilgi, sonunda ilk fikrini, inancını pekiştirebilir de, ondan uzaklaştırabilir de. Zaten bu böyle olmasa, demokrasi içi boş bir laftan ibaret kalır. Bu böyle olmasa, kimi köşe yazarlarının doktor muayenehanesi duvarı süsler gibi akademik liyakâtlarıyla köşe süslemeleri gerçekten anlamlı olurdu. Bu böyle olmasa, tarih tarihçilere, siyaset siyaset bilimcilere bırakılabilirdi. Hatta Türkiye, kimsenin bilmediği 'bilgilere' sahip derin devlete bile teslim edilebilirdi. Herkes kendi bilgisinin kapısını kendine ait felsefi bir fikirle açar. Bu felsefi fikre din de dâhildir. Kapıyı açan ilk intibâ , bilginin intibah dönemdir. Felsefe bu yüzden önemlidir. Çünkü felsefe bilginin yegâne demokratik imkânıdır. Felsefe, okumuş okumamış, bilgili cahil, herkese sunulmuş, herkese açık bir imkândır. Tabii hukuk gibidir. Tabii akıldır. Herkes felsefe yapabilir. Herkes felsefe yapabildiği için siyaset vardır, demokrasi mümkündür. Felsefeyi bir ben yapıcam demek, açık açık hepiniz kölemsiniz demektir. 'Bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olunmaz' cümlesi bana battığı için bu cümleyi araştırdım. Yoksa bunun Konfüçyüs'ün bir cümlesi olduğu ve eksik aktarıldığı bilgisi bana şans eseri ya da vahiy yoluyla gelmedi. Yani, önce fikir sahibi oldum, sonra bilgi. Demokrasiyi engellemek, felsefeyi ve dolayısıyla bilgiyi engellemektir. İnsanların bilgiye açılan çok şahsi felsefe kapılarını ebediyen kilitlemektir. Onları devlet kapısı önünde kuyruğa sokup karneyle bilgi vermektir. Üniversiteye türbanlı kızları sokmamak için yaygara koparacaklarına, Kemalist Türk Silahlı Kuvvetleri'nin liselerde zorunlu kıldığı din derslerini toptan kaldırmak için niye yaygara koparmıyorlar? Din dersi yerine zorunlu felsefe ve din tarihi dersi koymak için niye mücadele etmiyorlar? Şimdi tam zamanı. Bu çelişki size bir fikir verebiliyor mu? Yoksa fikir sahibi olmak için gerekli bilgi gelmedi mi henüz? AKP'den her şeyin hesabını sormayı anlıyorum da, Türkiye'nin derin muhalefetsizliğinin bütün hesabını da AKP'ye yüklemeyi anlamıyorum. Burada büyük bir garabet var. İşte yine bilgiden önce fikrim var. Çünkü aynı Konfüçyüs, 'Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olmak, gereksizdir' de diyor. Bak işte bu, bence de öyle. Acaba bunu niye hiç söylemediler bize? Bu konuda bir fikriniz var mı? Ya da bir bilginiz?
(Radikal; 08.08.08)
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=246877&tarih=08/02/2008