[Bilimin dünyasında yaşamak «quantité», kemmiyet dünyasında yaşamak demektir. Kendimizle veya başkalarıyla ilgili herşeyi sayılar, sıralamalar, birbiri yanma konulan, birbiriyle karşılaştırılabilen nesneler aracılığıyla kavrıyoruz. İnsan olarak bilincimizi «quantification»ler belirlediği için, bugünün insanları olarak bizler kemmiyet hakimiyeti altında yaşamayı olağan, yerinde ve hatta isabetli, kaçınılmaz saymayı uygun görüyoruz. - İ. ÖZEL, TAHRİR VAZİFELERİ, TİYO, Nisan 2018, s.: 206]

11 Şubat 2008

Püritenler ve Bilimsel İstibdat

PÜRİTENLER VE BİLİMSEL İSTİBDAT _ Prof.Dr. Nevzat TARHAN

Bu yazımızda bir tipolojiden bahsedeceğiz. Bu anlayış her zaman topluma hız kaybettirmiştir. Yazının tümünde çizilen çerçeve içinden baktığınız zaman aslında ne kadar çok püriten insanla yakın temas içinde olduğunuzu dehşetle göreceksiniz. Birde bu çerçeveden son günlerde yaşanan olaylara bakmaya deneyiniz.
Püritenler bu ülkeye ve insanına yazık etmektedirler.
Püriten ahlaka sahip kişiler diğer insanlarda değersizlik, yetersizlik, sindirilmişlik, eksiklik, suçluluk, hayal kırıklığı, hüsrana uğramışlık gibi hisler uyandırırlar. Baskıcı, dominant, buyurgan, emredici, hükmedici tutumları bu hissi uyandırır ve iletişimi zehirleyen bir etki yapar. Demokrasilerin baskıcı kültür olan püriten kültüre bir tepki olarak geliştiğini düşünürsek bu davranış biçiminin iyi anlamamız gerekir.
Baskıcı olmayan kişiler vicdani iç görüye sahip kişilerdir. Sosyal şartları fark ederler, hedeflere ulaşırken başkalarını anlayabilirler. Anlaşmazlıkları azaltan, işbirliğini artıran, bağnazlık ve kutuplaşmayı engelleyen demokrat kültür adaleti yüceltir.
Vicdani adaletin olmadığı demokrat kültürde güçlüler zayıfları “de facto” oluşturarak ezerler. Ortak vicdani değerleri olan demokrat kültürde ise birlik içinde, birbirine değer verip paylaşan bireylerle ortak hedefler doğrultusunda yaşam sürer.
Püritenler; baskı, ceza, korkutma, tehdit ve sindirme gibi unsurları uygulayarak, dünyayı doğru, adaletli, sevgi dolu yapmaya çalışırlar. Demokrasi kültürünün püriten ahlâka tepki olarak geliştiğini söyleyebiliriz. Liberal yöntemleri saçma, aptalca ve vakit kaybı olarak gören bu kültürel miras, gerçekte insanın içindeki kötücül güçlerin bir aldatmasıyla gelişmiştir.
Püriten kişiler dar kafalıdırlar. Onlara göre kurallara uyanlar iyi, uymayanlar kötü insanlardır. Püritenler her şeyi siyah beyaz kodlarında algılarlar. Gri rengi kabul etmezler. Ahlâkî erdemleri yaşamanın, bizzat bir ödül olduğunu düşünmezler. Her şeyi ‘cennet ve cehennem’ ikilemi gibi katı ve esnek olmayan kalıplara oturturlar. Eğer suç ve günahkârlık söz konusuysa, kendilerini Tanrı’nın görevini yapma konumunda hissederler.
Püriten kişiler iddiacıdırlar, çalışmayı ve başarıyı çok severler. Tedbirli davranmak tutkularıdır. Her zaman doğru olanı yapmak isterler. Püriten kişiye göre hiçbir hata, önemsiz değildir. Beklentileri daima yüksektir. Göğüslerine birkaç madalya eklemek püritenlerin diğer bir tutkularıdır. Büyük püritenler, küçük püritenleri madalya, makam ve rütbe ile çılgınca çalıştırır. Bu püriten eğer baskın kültüre mensup biri ise, diğer kültürleri yok etmekten zevk alır. Bunların “Ya sev, ya terk et” tarzındaki şovenizmi sloganlaştırdıkları görülür.
Püritenlerin silahları; çok çalışmak, kurallara bağlılık, ayrıntılara önem vermek, hoşlanma duygusunu ertelemek, gerekirse başka yaşama bırakmaktır.
Kişiliklerini işleten en büyük mekanizma, yanlış bir şey yapmaktan ölesiye korkmalarıdır. Onlara göre hiçbir hata önemsiz değildir. Her şeyi sıfır hata ile isterler. Sadece kendileri için değil, diğer insanlar için de hissederler. Ancak hatasız bir ortamda olduklarına inandıklarında kendilerini güvende hissederler.
Püriten kişi toplumdaki tatsız, can sıkıcı işleri başarı ile halleder. Bu kişi birinci adam olursa, vay onun yanında çalışanların haline demek gerekecektir. İkinci adam olurlarsa büyük bir boşluğu doldururlar.
Püritenlerin kontrol duygusu
Püritenler eğer yönetici iseler, ancak başkalarının yaşamını kontrol ederek kaygılarından kurtulabildikleri için, son derece yıpratıcı ve yıkıcı olurlar. Obsesif kişiler bir insanın ne yaptığını ve nasıl yaptığını kontrol eder, onlar da mükemmeliyetçidir. Püriten kişi ise diğer insanların ruhunu kontrol etmek ister. Başkalarının onu sevmek gibi bir zorunluluğu vardır. Kendisini sevmeyen insanı kolayca düşman kategorisine atabilir.
Sorumluluk sahibi, akıllı, çalışkan fakat katı, esnek olmayan yapıları nedeniyle kolayca öfkelenirler. Yakınlarına hayatı dar ederler. Doğru ve ateş gibi yakıcı eleştirileri vardır.
Kötü bir dünyada değeri bilinmemiş, başkalarının gevşekliği yüzünden bunalmış, hayal kırıklığı içindeki insanın ruh hali ile hep kızgın ve gergindirler. Kontrolü kaybetme duygusu onların öfkesini çok arttırır. Başkasını onayladıklarında veya evet dediklerinde hata yapabilecekleri korkusu içerisindedirler. Ne yapmanız gerektiğini size söyleme istekleri en büyük tutkularıdır.
Toplumsal etkisi
Geçtiğimiz yüzyıllarda doğru, iyi ve güzeli topluma kabul ettirmek için baskıcı yaklaşımlar bir yöntem olarak benimsendi. Ancak günümüzde insanların iyi, doğru, güzel olması yetmiyor. Özgürlük duyguları ve iletişim teknolojisi, insanca yaşamak arzusu ve iyiyi iyi şekilde yaşamak duygusunu insanlarda pekiştirdi.
İnsanlar çoğulculuğu, farklı kültürel mirası yaşamayı ve kültürel duyarlılığı önemsiyorlar. Toplumsal barışın sağlanması için farklı düşüncelerin ifadesine fırsat vermek gerekmektedir. Birilerinin çıkıp ‘sizin iyiliğiniz ve toplumun iyiliği için’ diyerek başkalarına ızdırap çektiremeyecekleri bir dünyada yaşıyoruz artık.
Baskıcı yöneticilere nasıl davranılmalı?
Adalet ve güzellik, kendilerini hak edenlerden çok almasını bilenlere verilmektedir. Hakkını aramasını bilmeyen insan, o hakka layık değildir. Hak arama bilinci, baskıcı yöneticilere karşı en büyük çözümdür. İnsanlar haklarını aramazlarsa, o ülkeyi yönetenlerin baskıcı olması içgüdüsel bir gidiş olacaktır. Çünkü insan doğuştan adil ve iyi değildir. Birilerinin duygularımızı dengelemesi ve ayna işlevi görmesi gerekir. Bunun için demokrasilerde muhalefet ve hak arama çabası desteklenmiştir.
Püriten ahlâk sahibi yöneticilerden hiçbir zaman tam not beklenilmeyeceğini bilmek gerekir. Küserek sonuç alamazsınız. Sizi o zaman yetersiz olarak algılar ve önemsememeye devam ederler. İsyan etmek de faydasızdır. Bu defa haklıyken haksız duruma düşersiniz. Fakat incindiğinizi söylemelisiniz. Bir kişi bile olsa doğruyu doğru şekilde söyleyen kişiye, yönetici püritenler saygı duyarlar.
Öfkeli davranışlar, baskıcı ahlâktaki kişi tarafından kendisine yöneltilmiş haksız bir saldırı ve hakaret olarak algılandığı için onlarla kararlı ve tutarlı bir diyalog, uzlaşmacı yaklaşım daha doğru olacaktır.
Püriten ahlâktaki kişiler, diğer insanlardan daha doğru, daha iyi ve başarılıdırlar. Bunu kabul edip takdir edin. Ama kullandıkları yöntemin çağdışı olduğunu, önceliklerinin yanlış olduğunu açık ve dürüstçe ifade edin.
Kendilerini en vatansever, en çalışkan, en disiplinli gören bir yöneticinin, kullandığı yöntemler konusunda kendisiyle yüzleşmesini sağlamak gerekir. İnsanların davranışlarını düzeltmek ve toplum mühendisliği için ceza vermek ve yasaklamalar koymak korkunç bir stratejidir. İnsanlarda cezadan kurtulma içgüdüsü vardır. İnsan köpek gibi ceza ve otoriteyle değil, kedi gibi başını okşamayla daha iyi ve kalıcı eğitilir. Merak duygusu insanda sansürlü şeylere kolay yönelir. Görmesine izin verilmeyeni daha çok görme arzusu duyar. Cezaya misilleme yapma, özgür yapıdaki insanlarda olan bir güdüdür. Özellikle haksız olduğuna inanıyorsa...
Püriten ahlâkta olan insanlara, yanlışla mücadele biçimlerinin yanlışı arttırdığı, psikoloji bilimi ölçekleri ile anlatılmalıdır. Ancak bu şekilde baskıcı kültür, yerini demokrat kültüre bırakır. Tabii bu da yavaş yavaş olacaktır. Kültürel değişim hiç aceleye gelmez.
Korkunun arttığı ortamda özgüven azalır.
Doğruların peşinden gitmek risk almayı gerektirir.
Üniversite fikrini zorla kabul ettirmeye başlar ve farklı fikirleri konuşturmazsa ‘bilimsel istibdat’ başlar.
Resmi ideolojinin sözcüsü olmak üniversiteler için en tehlikeli seçenektir.
http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=141424