[Bilimin dünyasında yaşamak «quantité», kemmiyet dünyasında yaşamak demektir. Kendimizle veya başkalarıyla ilgili herşeyi sayılar, sıralamalar, birbiri yanma konulan, birbiriyle karşılaştırılabilen nesneler aracılığıyla kavrıyoruz. İnsan olarak bilincimizi «quantification»ler belirlediği için, bugünün insanları olarak bizler kemmiyet hakimiyeti altında yaşamayı olağan, yerinde ve hatta isabetli, kaçınılmaz saymayı uygun görüyoruz. - İ. ÖZEL, TAHRİR VAZİFELERİ, TİYO, Nisan 2018, s.: 206]

18 Nisan 2009

Hangi Darwin? - Mustafa AKYOL

Hangi Darwin?- Mustafa AKYOL

TÜBİTAK’ın yayınladığı Bilim ve Teknik dergisindeki ‘Darwin sansürü’ geçen haftanın ateşli konularından biriydi. Gerçekten bir sansür oldu mu, olmadı mı, bilmiyorum, ama olduysa bunu yanlış bulduğumu hemen belirteyim. Teorisini beğenin beğenmeyin, Darwin bilimin büyük isimlerinden biridir ve bir bilim dergisinin ‘Darwin Yılı’nda onu ele alan bir dosya yayınlamasından daha doğal bir şey olamaz. Darwin dosyası, eğer bu sayıda ‘sansür’e uğradıysa, sonraki sayıda mutlaka yayınlanmalıdır.
Ama mesele bundan ibaret değil. Çoğu kişinin gözden kaçırdığı bir başka önemli nokta, Darwin’in evrim teorisi denince bizim önümüze neyin konduğu.

Türkiye’de biz bu detayın pek farkında değiliz ve tartışmanın sadece ‘evrimciler’ ile ‘yaratılışçılar’ arasında geçtiğini sanıyoruz. Oysa aslında evrim teorisinin de iki ayrı yorumu var.

Bunlardan birincisi, İngiliz zoolog Richard Dawkins gibi militan ateistler tarafından savunulan görüş. Buna göre, yeryüzündeki yaşamı ortaya çıkaran evrim süreci, hiçbir hedefi ve amacı olmayan, tümüyle rastlantısal bir oluşum. Biz insanlar da tesadüfen ortaya çıkmış bir ‘kaza kurşunu’ndan başka bir şey değiliz.
Diğer görüşü savunan bilim adamları ise, evrim sürecinin aslında belirli şablonlar izlediğini ve belirli bir amaca yöneldiğini düşünüyor. Bunlardan biri, Cambridge Üniversitesi paleobiyoloji profesörü Simon Conway Morris. Kanada’daki Burgess Shale bölgesinde yaptığı fosil kazılarıyla dünya çapında ün kazanan Prof. Morris, evrim ağacına göre birbirine akraba olmayan canlılarda neden birbirine çok benzeyen organlar geliştiğini sorguluyor. Örneğin insan gözü ile ahtapot gözünün yapısı neredeyse aynı, ama bunların ortak bir atadan evrimleşmiş olması mümkün değil. Bunun gibi yüzlerce ‘benzeşme’ örneği veren Morris, ‘evrim, aynı sorunlara karşı hep aynı çözümleri geliştiriyor, burada bir şablon olduğunu görmemek imkansız’ diyor.

Simon Conway Morris ile bir başka önemli paleontolog olan (ve 2002’de ölen) Stephen Jay Gould arasında bir tartışma yaşanmıştı. Gould, ‘eğer evrim bandını başa sarıp tekrar oynatma imkanımız olsa, her seferinde bambaşka bir tablo ortaya çıkar’ diyordu. Morris’e göre ise bandı başa sarıp tekrar oynatsak yine benzer canlılar ortaya çıkacaktı, çünkü evrime ilk baştan yerleştirilmiş bir ‘istikamet’ vardı.
Dikkat ederseniz Gould’un yaklaşımı ateizmin varsayımlarına daha uygun. Morris’inki ise evrimin aslında bir Yaratıcı’nın iradesinde olduğunu kabul etmeye daha yatkın. Zaten Gould bir ateist idi; Morris ise inançlı bir Hıristiyan.

Şimdi tüm bu teorik tartışmaları biraz daha ‘güncel’e çekelim ve şu soruyu soralım: Madem iki farklı evrim yorumu var, acaba TÜBİTAK bize bunların ikisini birden sunuyor mu?

Bu soruya cevap aramak için TÜBİTAK’ın evrim konusundaki yayınlarına baktım. Ne ilginç ki, tercüme ettikleri kitapların hemen hepsi evrimin ateist yorumuyla öne çıkmış yazarlara ait. Örneğin kendini ‘Şeytan’ın papazı’ diye tanımlayan, ‘din bir virüstür’ diyen Richard Dawkins’in iki ayrı kitabını çevirmişler. Stephen Jay Gould, Richard Lewontin, Edward O. Wilson gibi aynı ‘kafa’daki diğer yazarların kitapları da var TÜBİTAK listesinde.

Ama aynı listede Simon Conway Morris’in Cambridge Üniversitesi’nce basılan ‘Yaşamın Çözümü’ kitabı yok. Meseleye bu öteki açıdan bakan hiçbir kitap yok zaten...

Kısacası evrimi TÜBİTAK yayınlarından öğrenmek isteyen bir insanın ‘ateist propaganda’ya maruz kalmaması imkansız. Bunu dengeleyecek bir şey de yok önünde.

Bu durum karşısında oturup ‘bağnaz dinciler bilime karşı’ diye söylenmek ise pek haklı bir tutum değil.
Laiklik adına milletin inancına musallat olup sonra da ‘bağnaz dinciler laikliğe karşı’ diye yaygara koparmak gibi bir şey bu. Başkalarından objektiflik isteyenler önce bir dönüp aynaya bakmalılar.
Star,16.03.09
http://www.stargazete.com/gazete/yazar/mustafa-akyol/hangi-darwin-175599.htm