[Bilimin dünyasında yaşamak «quantité», kemmiyet dünyasında yaşamak demektir. Kendimizle veya başkalarıyla ilgili herşeyi sayılar, sıralamalar, birbiri yanma konulan, birbiriyle karşılaştırılabilen nesneler aracılığıyla kavrıyoruz. İnsan olarak bilincimizi «quantification»ler belirlediği için, bugünün insanları olarak bizler kemmiyet hakimiyeti altında yaşamayı olağan, yerinde ve hatta isabetli, kaçınılmaz saymayı uygun görüyoruz. - İ. ÖZEL, TAHRİR VAZİFELERİ, TİYO, Nisan 2018, s.: 206]

24 Eylül 2022

ÖZÜN GEÇMİŞİ VAR MIDIR?

 BATI MEDENİYETİ

...

Batı Medeniyeti varoluş şartlarına ters düşmeksizin ilerliyor. Batı Medeniyetini var eden keşfettiği toprak parçalarında tatbik ettiği müstemlekecilikti ve sermaye teraküm ve temerküz tavrından hâlâ taviz vermiyor. Dünya Sistemi’nin merkezini Atlantik Okyanusunun bir kıyısından diğerine taşıması bir alan kaymasına sebep oldu. Yeniçağın başlangıcında uç veren Türk düşmanlığı Batılı olmayan her şeye düşmanlık şekline dönüştü. Bu dönüşüm vakıası “The West and the rest” şiarına can vermiş gibi görünüyor; ama hiç öyle değil. Yani insanlığın kurtuluşunu Dünya Sistemi’nin son bulmasıyla sağlanacağı fikrine bel bağlayanlar post-modern olarak anılmanın paçayı modernlikten sıyırmağa yarayacağına inananların yanlışına düşmüşlerdir. Post-modernlik modernliğe meşruiyet vaat eden bir fikri yaklaşımdır. Dünya Sistemi’ne son verme eğilimi de modernleşmede hem hayır, hem de şer görenlerin şerden ayrılabilecekleri avuntusundan doğmuştur. Oysa kâfirlerin necis olduğunu umursamayanlar kendi üzerlerindeki kirlere bir veya birçok mazeret aramaktan ileri gidemezler.

İsmet Özel, 18 Safer 1444 (14 Eylül 2022)

http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=138&KatId=7

***

BATI FELSEFESİ

Vara vara “Felsefe bir çılgınlıktır” sonucuna vardı Martin Heidegger. Doğrusu bu sonuç Batı Felsefesine en büyük darbeyi indirmeği başaran adama yakışırdı. Modern felsefenin varlık sorununu göz ardı etmekle başladığını söylemek felsefenin yediği en büyük darbeydi. Varlık sorunu Aristoteles’te dipdiri durur. Hekimin oğlu dünyayı ancak elimizle daha doğrusu zihnimizle ona şekil verebildiğimiz miktarda kavrayabiliriz diyordu. Her ne kadar Batı Felsefesi Whitehead’in ifadesiyle Platon’a düşülen notlardan ibaretse de tasnifleriyle hayat olarak bildiğimiz şeye can veren Aristoteles olmaksızın kalıplaşmış hayatımızın her santimetresine kadar sokulmuş bilim de kendine çeki düzen veremezdi. Buraya kadar söylediklerim bizi nereye götürür?

Söylediklerimin varacağı yer Batı dünyasının selâmeti hayrına edilen bütün sözlerin suya çektiğimiz çizgilerden ibaret olduğu yerdir. Batı Medeniyeti başlangıcından bu güne onu sarıp sarmalayan açıklamaktan çekindiği bütün kötülüklerin desteğiyle bir numarada kalmağı başardı? Kim ben ayakta kaldımsa fuhuş sayesinde, uyuşturucu sayesinde, ticari tezvirat sayesinde kaldım diyebilir? Nitekim demiyorlar. Modern Batı Felsefesi denince karşımıza abidevi bir Immanuel Kant çıkıyor. Kant’ı okuyup anlamak cesaret ister. Şimdiye kadar “Ben Kant’ı okuyup anladım” diyenlerin ulaştıkları sonuç şudur: “Rasyonalistlerin ve Ampiristlerin çabaları sonuç vermemiştir, çünkü bizim bilgi olarak adlandırdığımız şey gerçekte zihnimizin kapasitesinden ibarettir”. Öyle midir gerçekten? “Belirsizlik İlkesi” ni anlayabilmemiz ancak Heisenberg’in zekâ seviyesini yakalamamızla mı mümkün olacak?             

Devamı>>

ÖZÜN GEÇMİŞİ VAR MIDIR? (II), İsmet Özel, 25 Safer 1444 (21 Eylül 2022)

http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/IsmetOzel?Id=139&KatId=7