DEPREMİN BİR ADI DA
HAREKET- İSMET ÖZEL
20 Ağu 1999, Cuma |
Yeni Şafak
Zelzeleye Osmanlıca’da
"hareket-i arz" denirdi ve halk bu ibareyi "hareket"e
indirgemişti. Filânca yerde hareket olmuş denildi mi biz oranın bir yer
sarsıntısı geçirdiğini anlardık. Yeni bir kelime olarak karşımıza çıkan deprem
yadırganmadan yaygın bir kullanım alanı kazandı. Ne var ki deprem karşımıza
yalnızca kelime olarak çıkmadı. Belli aralıklarla hareket olarak çıktı
karşımıza. Depremin bir adının, belki de gerçek adının hareket olduğunun
unutulması hataydı. Biz hep hatada ısrar ettik ve arzın hareketinin bu kadar
çok acı vermesinin bütün kabahatini malzemeden çalan müteahhide yüklemeye
yeltendik. Demedik ki hırsız müteahhit sadece Türkiye’ye geçerli olan ve
yürürlükten hiç düşmemiş olan ahlâk anlayışının gereğini yerine getirmekten
başka bir şey yapmamıştır. Şu soruyu sormaktan kaçındık ve kaçınıyoruz:
Acaba nasıl olmuş da bazı müteahhitler hırsızlıklarına elveren bir ortamda
faaliyet gösterebilmiş? Hırsızlığın hırsızlığı davet ettiğini,
hırsızların hırsızlar tarafından gözetilip kollandığını gerçeğini zülfü yare
dokunur korkusuyla es geçtik, halen geçiyoruz.
Toplum olarak hepimizin
malzemeden çaldığımızı inkâr etmeyelim. Edersek âfetlerin birbirini kovalaması
işten bile değil. Hatırlayalım ki devlet bünyesinde evetefendimcilerden
gayrısını barındırmadı. Haklılığında ısrar eden kim olursa her yerde tepelendi.
İşbaşına getirilmede liyakatin ve ehliyetin hiçbir zaman birinci sırada yeri
olmadı. İnsanlar meşru ve zaruri işlerini gördürebilmek için torpil bulmak
zorunda bırakıldılar. Komünist imiş gibi, şeriatçı imiş gibi, Türkçü imiş gibi
görünenler sırtlarda taşındı. Gerçekten komünist, gerçekten şeriatçı, gerçekten
Türkçü olanlar çifte yedi, gagalandı. Politik hayatta öne çıkanlar çürümeye
dur diyecek olanlar değil, çürümeyi onaylama mahareti gösterenler oldu. Sosyal
hayatta öne çıkanlar sadece şarlatanlardı. Ekonomik hayatta öne çıkanlar
gasıplar ve gabn-ı fâhiş irtikâp edenlerdi. Bütün bunlar olurken sokaklarda
ve parklarda gecelemek hiçbirimizin aklına gelmedi. Türkiye’de yaşamanın bir
gereği olarak aklımıza bir şekilde uydurduğumuz bütün bu vukuatın seyrine uygun
bir toplum örgütlenmesi gerçekleştirdik. Sahtekârlık ve hilebazlık yapma
fırsatı elimize geçince dilimize "ne yapalım, şartlar böyle
gerektiriyor" cümlesini doladık. Dürüst davranmamız, hakka riayet etmemiz
ihtimali karşımıza çıkınca da aklımıza gelen ilk cümle "âlemin enayisi ben
miyim" oldu. Arzın hareketi evlerimizi yıkmadan önce biz
hareketlerimizle ahlâkı yıktık. Deprem yıkıntıya sebep olmadı; yıkıntıyı
tebarüz ettirdi.
https://www.yenisafak.com/yazarlar/ismetozel/depremin-bir-adi-da-hareket-43487
NOT:
Yazının yayımlanma
tarihi 20 Ağustos 1999 …
Geriye ve ileriye doğru
gidelim: … 1969, 1979, 1989 … 1999 …
2009, 2019, 2029 … Ne değişti ve değişecek? Güncelliğini, haslığını,
realiteye mutabıklığını koruyacak. Değil mi?
(99 depreminin
yıldönümünde düştüğüm not.- S. Gky-17.08.2018 16:25)