[Bilimin dünyasında yaşamak «quantité», kemmiyet dünyasında yaşamak demektir. Kendimizle veya başkalarıyla ilgili herşeyi sayılar, sıralamalar, birbiri yanma konulan, birbiriyle karşılaştırılabilen nesneler aracılığıyla kavrıyoruz. İnsan olarak bilincimizi «quantification»ler belirlediği için, bugünün insanları olarak bizler kemmiyet hakimiyeti altında yaşamayı olağan, yerinde ve hatta isabetli, kaçınılmaz saymayı uygun görüyoruz. - İ. ÖZEL, TAHRİR VAZİFELERİ, TİYO, Nisan 2018, s.: 206]

18 Nisan 2009

Hayatımızda Sahiden Daha Fazla Bilim Olsun – İsmet BERKAN

Hayatımızda Sahiden Daha Fazla Bilim Olsun – İsmet BERKAN

TÜBİTAK, dergisi Bilim Teknik’te Charles Darwin’i sansürlediğinden beri bilim konuşuyoruz. Bu arada gazeteler Adnan Hocacıların mektup bombardımanı altında. İnternette her yazının altına konuyla ilgili sözde ‘bilimsel’ görüşlerini koyduruyorlar. Yok, efendim evrim yokmuş, yok efendim fosil kanıtları yokmuş, yok efendim Darwin şöyleymiş, böyleymiş...

Gerçekten inanılmaz bir şey. Ama bunlara artık kızmıyorum. İnternette sırf benim aleyhimde konuşulsun diye içinde adım da geçen bir site açan, bu sitenin bütün google aramalarında üst sıralarda çıkabilmesi için türlü çeşitli numaraları da düşünecek kadar hesapçı olan insanları o manada ciddiye alamam zaten.Benim bu son tartışmada esas kızdığım şey, Türkiye’deki derin bilim cehaleti. Neyin bilim neyin bilim dışı olduğuyla ilgili cehalet. Bunun masum bir şey olmadığını, bu milletin çocuklarının uzun yıllardan beri bilinçli bir biçimde böyle yetiştirildiğini düşünüyorum; kimse neyin bilim neyin bilim dışı olduğunu bilemesin diye yani...Milli Eğitim Bakanı dâhil herkesin dilinde aynı laf: ‘Canım o da sadece bir teori.’Sanki bilimde bir mutlak doğrular var bir de henüz spekülasyon aşamasındaki teoriler. Evrim de bir teori olduğuna, yani mutlak doğru sayılmadığına göre geri kalan bütün spekülasyonlarla eşit derecede.

Bu o kadar yaygın bir yanlış bilgi ki, ben bile bu bilginin yaygınlığını gördükçe fena oluyorum.

Gerçekte mutlak bir kesinlik içinde bildiğimiz tek şey var: Bilimde mutlak doğruların olmadığı.

Bilim, belki o ‘mutlak doğru’yu arama yolculuğu veya macerasıdır ama bu aşamada elimizdeki imkânlar, bilimin teoriler hakkında ortaya kanıt koyma veya onları yanlışlama şeklinde yürümesine izin veriyor.Daha da fenası var, özellikle parçacık fiziğinde işler teoriyle bile değil teori oluşturacağı düşünülen bir takım varsayımlarla ‘ilerliyor.’Bir sıradan gazete köşesini bilim dersi köşesine çevirmeye niyetim yok ama tartıştığımız şeyin basit bir evrim-yaradılış tartışması olmadığını, gerçekte bu ülkenin geleceğini konuşmaya çalıştığımızı hatırlatmak istiyorum.Bana soracak olursanız meselenin temelinde ne biyoloji dersinde Darwin’in yanı sıra ‘akıllı tasarım’ inancının da bilim gibi anlatılması yatıyor ne başka dini-siyasi konular. Bana göre meselenin özünde, okullarımızda neyin bilim neyin bilim dışı olduğunu anlatacak felsefe dersinin bulunmaması yatıyor.Biz okullarımızdan felsefe dersini 12 Eylül darbesiyle kovduk hâlâ daha da geri getiremedik.

Okulda felsefeyle, felsefenin temel kavramlarıyla, neyin neden ve nasıl bilim olduğu konusuyla hiç tanışmayan öğrencilerin daha sonra bağımsız düşünebilen, ders kitabında anlatılan ‘iki rakip teori’den birini seçebilen bireyler olabilmesi söz konusu bile değildir.Neyin bilim neyin bilim-değil olduğunu bilen birisi, ‘akıllı tasarım’ın bilim değil inanç konusu olduğunu çok da fazla düşünmeden anlayabilir.Bilim, yanlışlanabilendir, yanlışlanabilme ihtimalini içinde barındırandır. ‘Mutlak doğru’dan söz eden bilim değildir, inançtır.

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazarYazisi&ArticleID=926215&Yazar=İSMET%20BERKAN&Date=15.03.2009&CategoryID=97