[Bilimin dünyasında yaşamak «quantité», kemmiyet dünyasında yaşamak demektir. Kendimizle veya başkalarıyla ilgili herşeyi sayılar, sıralamalar, birbiri yanma konulan, birbiriyle karşılaştırılabilen nesneler aracılığıyla kavrıyoruz. İnsan olarak bilincimizi «quantification»ler belirlediği için, bugünün insanları olarak bizler kemmiyet hakimiyeti altında yaşamayı olağan, yerinde ve hatta isabetli, kaçınılmaz saymayı uygun görüyoruz. - İ. ÖZEL, TAHRİR VAZİFELERİ, TİYO, Nisan 2018, s.: 206]

10 Eylül 2021

Bilimin Zorbalığı

BİLİM ÇARPITILINCA ZORBALAŞIR
"Bilimin çarpıtılmasına yol açan yaklaşımların başlıcası bu bilme türünün başka bütün bilme türlerinin yerini tutacak veya diğer bilme yollarına yer bırakmayacak ölçüde mutlaklaştırılmasıdır. Bilim sadece kendine mahsus özelliklerine intibak eden işlevleri yerine getirmekle kalmayıp insanı ilgilendiren her alanda söz sahibi olmaya kalkışınca hak etmediği bir güç kullanımı ortaya çıkıyor. Zorbalığın bir kısmı buradan doğuyor. Bilimin zorbalığının diğer kısmı bilimin künhüne varılmaksızın üstünlüğünün tanınmasıyla beliriyor. Yetersizlikle malûl ellerde bilim, ulaşabileceği hedefleri ihmal edip bazı insanların kaprislerine gerekçe sağlayacak kılığa giriyor."
"... Bize çarpık bilim anlayışının daha büyük zararı Batı’da yürürlükte bulunan tartışmaları kendimize mahsus şartlarımızı gözetmeksizin yapımıza uyarlama, kendi dünyamızın üretken ve besleyici değerlerini yok sayarak günümüze taşıma tutumu yüzünden dokunmadı. Daha büyük zarar bilimin getirdiklerine derinden vukuf konusunda yaya kalanların bilimin savunucusu veya bilimsel görüşün temsilcisi konumuna oturmalarıdır. Ülkemizde bilim zorbalığının en katlanılmaz tezahürleri bu sebeple doğmaktadır. En katlanılmaz tezahürleri diyorum, zira bu zevat Tanzimat sonrası batıcılığın kazanç hanesine yazılabilecek her kalemini yetersizlikleri sebebiyle kötüye kullanan, en azından heba eden zümre durumuna düşmüştür. Batı’ya ve savundukları Batıcı bilim anlayışına sadakat göstermenin bile hakkını verememişlerdir. Bu acınacak halin bir sebebi belki güvenli yollarına devam etmelerini sağlayacak ürünlere ulaşamayışları olabilir. Yine de zorbalığa tevessül edilmesinde asıl sebebin bir ruh durumuna bağlı olduğu aşikâr. Sözünü ettiğimiz zümrenin altından toprak kaydı. Uğranılan panik savunma güdüsünü harekete geçirdiği oranda kendi açılarından kârlı olacak her şeyi göze almalarını mubah kılıyor.
Türkiye’de gerçek çatışma batılı bilim görüşü ile bir başka (adını koyamadığımız) görüş arasında cereyan etmiyor. Çatışma ülkemizde millet topluluğunun (Hegelci terminoloji ile ifade edilecek olursa) kendinde (an sich) topluluk olma niteliğini kendisi için (für sich) topluluk olma niteliğine yükseltme sürecine girmiş olmasıdır. Millet belki de Hacı Bayram Veli’den bu yana ilk defa kendi adına konuşan bir seçeneği oluşturma yolunda. İşte bu seçeneğin gerçekleşme ihtimali, şimdiye kadar millet adına konuştuğunu öne sürenlerin kolunu kanadını kırıyor. Zorbalığa tevessül etmeleri, bilimin zorbalığına sığınmaları, güçlerinin sadece bilimi (kötüye) kullanmaya yetişi; ama bilime sahip çıkamayışları yüzündendir."
İSMET ÖZEL
VE’L-ASR, 1.Baskı 1995
TİYO Yayıncılık, Yeni Edisyon, Ağustos 2019, s.: 57-59
* İki yıla yakındır Türkiye'deki -Dünya'da da diyebiliriz yani, körüselleştik - gündemi, bilim-filim kurullarını, medikalo-ekonomi-politiği (kavramı şimdi uydurdum (!), ya tutarsa) anlamamıza yardımcı olur, temennisiyle... ( İtalik ve koyu vurgular bize ait.)